"yaşam ve ölüm! bunlar gerçekten birbirine karşı şeyler mi? hayır. ölümün izleri yaşamın içinde sürer; öyle olmasaydı yaşam diye bir şey olmazdı. insan karşıtların efendisi, tüm bu karşıtlar o var diye var; demek ki o karşıtlardan daha soylu. ölümden daha soylu. ona zihinsel özgürlüğünü veren bu. yaşamdan daha soylu. ona yüreğindeki inancı veren bu. ölüm büyük bir güç. önünden, şapkanı çıkarıp biraz öne eğilerek parmaklarının ucuna basa basa geçersin. o törensel kırmalı yakasını takar, sen de ona saygını göstermek için siyahlara bürünürsün. akıl onun yanında aptal kalır çünkü akıl erdem demektir, ama ölüm özgürlüktür, karmaşadır ve şehvettir. düşüm aşk demiyor, şehvet diyor. aşk ölüme karşıdır ve yalnızca o ölümden daha güçlüdür; akıl değil." #mann
kararsızlık ve tutarlılık, akılcılık ve erdemlilik, aşk ve ölüm… ölümlülük ve sonsuzluk; haz ilkesinin ötesi.
freud, haz ilkesini anlatırken organizmanın en başta cansız olduğunu ardından bir şekilde yaşam belirtileri geliştirdiğini ancak asıl haline yani cansızlığa dönmeyi arzuladığını söyler… bu ölüm dürtüsüdür; tüm canlılar ölümü tadacaktır. çünkü aslolan budur. yaşam dediğimiz şey hiçlik ve hiçlik arasında varlığın gösterildiği şehvetli bir andır.
peki neden yaşam tatlıdır? çünkü her organizma aynı zamanda varlığını sürdürmek de ister, bu yüzden üreyerek hücrelerini nesillerce aktarır... aktardıkça gençleşir... bu yaşam dürtüsüdür... evet, kendisi ölür, yol ne kadar dolambaçlı olursa olsun sonunda ölümün karşısında boyun eğilir ve siyahlara bürünülür ama aktardıklarıyla ve ürettikleriyle de varlığını sürdürür.
işte bu zıtlık, bu varoluş yaşamın her yerindedir… o yüzden çelişki yaşarız, o yüzden kaygılanırız, o nedenle yarınlar hiç bitmeyecek gibi planlar yaparken; bazen de elimiz hiçbir şeye gitmez. bazen sürekli üretir bazense bomboş olmak keyifli gelir…
bu kargaşada yasalar da vardır tabii; erdemlilik, akılcılık gibi… onlar da der ki sabit dur, tutarlı, eğilmez! insan her bir savrulmada sorar; ne taraftayım der gibi. savrulmasına izin verilmemiştir, organizması, varlığı, varoluş şekli böyle kargaşa halinde değilmiş gibi... ve bir de aşk gelir, tüm erdemleri, aklı, yasaları ölüm karşısında durdurur gibi.