dilimizde hep yaşla beraber gelen bir yetişkin olma söylemi var; ergenlikle birlikte ilk adımlarını atan; özgürleşmeye dair bir arzu. başka şehirde okuma, işe girme, ayrı eve çıkma gibi. bu gelişimsel süreç böyle lineer ilerlerken sanki bilinçdışı da bu zamansallıkta ilerliyor gibi düşünürüz.
her şey açık, net ve ortada. özgürüm artık, bir yetişkinim, ben buyum!
zamanla bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ederiz; arzuladığımız ile yaptığımız farklı gibi gelir önce; suçu dış koşullara atarız...
sonra ben kimim sorusu sorulmaya başlar; neyi istiyorum, neyi yapıyorum, sandığım kadar özgür müyüm? seçimler… bir çocuk gibi başkasına bağlanmış, anne babanın seçmeye devam etmesine dair arzu görülür. onlar yüzünden böyle! bir yandan da onların seçmeye devam etmesi istenir, sorunları onlar çözsün, benim adıma karar versin, tüm sorumluluğu alsın… onların istediği gibi bir işte çalışmak, onların seçtiği biriyle evlenmek.. maddi beklentiler de çoğu zaman devam eder; hala bakım vermeye devam etsin, beni beslesin, elini üzerimden çekmesin. ama bu çekmesinler de fazla gelir, öfke uyandırır, kızdırır… ne büyümek ister, ne çocuk kalmak, ne yetişkin olmak, ne sorumluluk almak, ne seçim yapmak… ama özgürlüğü de ister, çocukmuş gibi davranılması da sinirlendirir. anne ya da babanın istediği/arzuladığı gibi özdeşim kurduğu kişi gibi olmak ya da onun düşmanı olmak ister; arzu her zaman başkasının arzusudur çünkü. sorunlar günlük hayatın sorunu gibi görünür ama yetişkin mi çocuk mu arasında giden bir ikilemdir... gerçekten çocuk mudur, yetişkin midir? kadın mıdır? erkek midir? özgür müdür? yoksa hayıflanmak kolay mıdır? ailesinin zulmü fantezisi hala iyi bir liman gibi gelir; çocuk kalabilmek için, seçmemek için... çocuk olmayı, çocuk yerine konmayı istememek dildedir ama korkutan da yetişkinliktir; 40 yaşında dahi babanın/annenin minicik çocuğu olmak arzulanır, onun sevgisi aranır bazen ona düşman olunur.
zaten acı verici ve nevrotik yapan da budur: artık yetişkin olmanın zamanı gelmiştir ve çocuk olmak iyi gelmiyordur; ama çocukluk ve yetişkinlik arzusu halat yarışı gibi iki taraftan çekiştiriyordur. semptomlar da böylece açığa çıkar...