Skip to content

Tüm sancımız özne olmak için...



buber, marcel ya da diğerleri... ideal ilişkinin özne-özne konumunda olması gerektiğini söyler. o zaman iki kişi de varlığa katılmıştır, gerçek bir diyalog vardır ve oldukça libidinal, anlamsal bir yerdendir. iki varoluş yeni bir evren oluşturmuştur. bu aynı kişilerle, her defasında olmaz, çaba gerektirir.
fark ederim, bazen bazı sohbetlerin nasıl geçtiğini anlamam, gerçekten zamanın bir anlamı yok gibidir, müthiş bir haz, müthiş bir birliktelik, adeta bilinçdışları bile sohbet eder, iki kişi tam olarak oradadır, geri kalan hiçbir şey önemli değildir. kairos, libido, eros, anlam ya da başka bir şey... o an adına ne koyarsak koyalım orada iki özne vardır.

diğeri de nesne-nesnedir. aslında bazıları buna özne-nesne der ancak bir yerde iki kişi varsa orada ya ikisi de nesnedir ya ikisi de öznedir. eğer ben birini nesne konumuna koyuyorsam orada benim de çabaladığım varoluşumun anlamı yoktur, ben de karşımdaki için nesneyimdir. kendimi de nesneleştirmişimdir.

bu her zaman, herkesle olmak zorunda değildir. hatta günlük hayatta çoğu zaman nesne nesneyizdir. kuryeye karşı özne olamam, kurye de bana özne olamaz. nihayetinde ona kargoyu geç getirdiği için "nasıl hissettiğini, bunun ona nasıl geldiğini" sormam, keza o da paketi verir ve geç getiriyor olmasının bana neyi hatırlattığını sorgulamaz. ortada iki nesne vardır ve zaten işlevsel olan budur.

ama kişisel ilişkilerimizde özne özne olabilmek için çaba harcamak zorundayız.
yaşamın ilk yıllarında fazlasıyla nesne olmak, kişilik yapılanmaları, nevroz, hatta psikoza bile neden olabilir... ki hepimiz biraz nevrotiğiz. hepimiz nesneleştik. bazılarımız için şiddeti ağırdı ve daha ağır nevrotikler, hatta psikotikler olduk... taşlaştık, yutulduk.

özne-özne olmak kolay olmasa da özellikle yaşamın ilk yıllarında oldukça önemli bir konumda. ilerleyen yaşlarda ise çaba gerektiren bir olma hali... özne özne olmak, duyguların konuşulduğu, dile geldiği karşıklı açılmaların olduğu, iki kişinin de bilinçdışı dahil bir ilişki kurduğu türdür. akıl arkaplanda duygular önplandadır. bir haz vardır, libidinal bir haz ama bedenen değil, dil ile varlık ile.