Skip to content

Sıradanlaşan travmalar

yeni bir yere, bir şehre, bir ortama dışarıdan baktığımızda, oraya misafir olduğumuzda, her şey çok farklı ve güzel gelir… bunu genelde yeni bir yere gittiğimde fark ederim.

şu an yaşadığım şehir, çocukluktan beri en çok yaşamak istediğim yerdi, yaklaşık iki senedir de buradayım. taşınmadan önce buraya her geldiğimde, kendimi bambaşka bir dünyada hissederdim. burada insanlar sürekli eğleniyor, mutlular, deniz kenarında, sanki sahilden başka yere gitmiyorlar gibi gelirdi… özellikle yaz akşamları deniz çok güzel, kalabalık, çeşit çeşit insan, çeşit çeşit müzik, eğlence var, gökyüzü bile bambaşka, yıldızlar bile başka parlıyor, insanlar şarkılar söylüyor... dışarıdan baktığımda hayatımı burada sürdürdüğüm vakit, turist olarak geldiğimdeki an gibi olacak sandım; büyüleyici, dertsiz, tasasız, heyecanlı, yaşadığımı hissederek... ancak içinden bir hayata bakmak pek de öyle olmuyor, büyülemiyor gezmeye geldiğim, hayalini kurduğum an gibi… dışarıdayken onlarca anlam ve hayal atfettiğim şehir içindeyken sıradanlaşıyor… sahildeki hiçbir şey eskisi gibi dikkat çekmiyor, müzikler duyulmuyor, kalabalık fazla geliyor, o hal değişiyor. aylar geçiyor, yıllar devriliyor… dışarıdan biri olarak geldiğimiz gibi kalmıyor hiçbir şey… şehirle bir bütün oluyoruz, dışarıdan bir bakış kayboluyor ve kör hale geliyoruz. insan her şeye alışıyor, işin içindeyken her şey sıradanlaşıyor… çünkü her şey bir ‘’bakıştan’’ ibaret.

travmalar, yaşantılar da öyle… dışarıdan duyulduğunda ne korkunç, ilk kez başımıza geldiğinde ne büyük…başkasının yaşadığı bir şeyi duyunca ‘’ben olsam öyle yapmazdım’’ demek ne kolay… ama içindeyken sıradan ama en çok da kör. yaşanılan şeyler, travmalar, deneyimler… bize dair her şey gündelikleşiyor, yavaş yavaş heyecanını, korkunçluğunu kaybediyor, giderek bizi kendimize kör hale getiriyor... ama kör olmak onun orada olmadığı anlamına gelmiyor… çünkü şehir, sahil, yaz akşamları hala aynı, hala çeşit çeşit müzik, eğlence, insan var, tüm şehir, yaşanması gerektiği halde. ama biz içinde ve sıradanız, yaşadığımız şeye körüz… bu bize acı veriyor, anlamsızlaştırıyor ama şehir hala tüm canlılığı ile orada; aynı travmalarımız gibi.