Skip to content

Efendi ve köle diyalektiği

efendi ve köle

"insanın arzusu tanınma arzusudur. tanınmak için özne bir diğerine fikrini zorla kabul ettirmek ister... bu tanınma savaş gerektirir ve ölümüne bir mücadeledir ancak ortada bir ölüm olmamalıdır zira tanınmak için yaşayan varlık gerekir.
taraflardan birisi bu mücadelede arzusundan vazgeçer ve köleleşir. galip olan efendi olur. efendi, kölesini kendisi için çalıştırır, köle de efendisi beslensin ve keyif alsın diye didinir. ancak bu birbirini olumsuzlamaya götürür. efendi için bu konum tatmin edici değildir zira onu tanıyan insan bir nesneden farksızdır. köle ise çalışarak doğayı dönüştürür ve kendisini de değiştirmeyi edinir. efendi ise kölesinin çalıştığı kadar vardır.
artık ilerleme savaşçı efendiye göre değil çalışan köleye göre sağlanır. diyalektiğin sonunda efendi tatminsiz bir çıkmazda iken, köle köleliğini diyalektik olarak aşarak gerçek bir doyuma ulaşır..."

hepimiz her ilişkimizde; kimi zaman köle, kimi zaman da efendi oluruz. bazen rekabet eder, bazen de geri dururuz. bu savaşta konumu belirleyen simgesel düzen(baba) yani kültürdür, geriye gittikçe de ilk başkadır(anne). diyalektik sürekli var olur; efendi olan köleleşir, köle olan efendileşir. ama bir diğeri daima olmak zorundadır. yani sartre'ın da dediği gibi cehennem, başkalarıdır... sartre cehennem başkalarıdır derken, diğerlerinin bakışına muhtaçlığımızdan bahseder. kendi-için-şey olabilmek için diğerlerinin bakışına ihtiyaç duyarız. her zaman yalnızca diğerinin gözünden kendimize bakarız. başkalarının varlığı ile ancak kendimiz hakkında bir şey edinebiliriz... başkalarına muhtaç olmamız da bu yüzdendir; tanınmak için, varlığımızı kanıtlamak için... başkaları bizi, anlamsızlaştırır, değer yargılarıyla nesneleştirir, bize bir "sen busun" diyerek öz de yaratabilir ancak olmak zorundadır zira kendi gözlerimizden kendimize bakamayız arada ayna da olsa karşıda gördüğümüz bizim imgemizdir... ya da annemizin gözlerinden kendimize dair ilk tanımlamaları yerleştiririz... ama her zaman başka olmak zorundadır; köle de yapsa, efendi de yapsa. büyük başka'ya gelince o zaten efendilerin efendisidir zira ancak o bizi kendi kendimizin kölesi olmaktan (yani psikozdan) kurtarabilir.