‘’ruhum öyle ağır ki hiçbir düşünce onu taşıyamıyor, hiçbir kanat çırpışı onu arşa yükseltemiyor. hareket etse bile toprağı süpürerek ilerletiyor, fırtına öncesinde rüzgar şiddetlendiğinde alçaktan uçan kuşların yaptığı gibi. ruhumun üzerinde bir bunaltı, bir kaygı çöreklenmiş, depremi önceden haber eder gibi.’’ #kierkegaard
ruhumuzun üzerindeki kaygı, derinlerde çok daha fazlasını ifade ediyor. bugün semptom diye adlandırdığımız tüm o davranışlar, duygular, derinlerde, ilk ilişkilerde, kökende başka bir şeyi dile getiriyor. başka türlü çıkamıyor; bu bazen kusma ile oluyor, bu bazen biriktirme ile oluyor, bu bazen depresyon ile, bu bazen aşırı temizlikle, bazen nedenini bilmediğimiz zararlı ilişkilerle oluyor… hatta bunlar çoğu zaman tek başa çıkma yöntemi, savunma oluyor...
ifade bulmayan kaygı sıkışıyor, sıkışıyor… beden bir şekilde derindeki sıkışmayı, oluşan o fay hattının kırıldığı gibi bağırıyor, bağırıyor...
kaygı, depremi önceden haber ediyor.