Skip to content

Bilmeceyi kim sorduysa nihayetinde cevabı da verecektir

"hayatta olan şey doktora gittiğimde başıma gelenler gibi. doktoruma kendimi iyi hissetmediğimi söyledim, şöyle cevap verdi: "muhtemelen çok fazla kahve içiyorsun ve yeterince yürümüyorsun." üç hafta sonra tekrar gidip şöyle dedim: "kendimi gerçekten hiç iyi hissetmiyorum ama bu kez sebebi kahve olamaz çünkü artık kahve içmiyorum; egzersiz eksikliği de olamaz çünkü bütün günümü yürüyerek geçiriyorum." doktorum cevap verdi: "pekâlâ, o halde sebep kahve içmemen ve çok fazla yürümen olmalı." buyurun bakalım: her iki seferde de kendimi aynı şekilde iyi hissetmiyordum ama kahve içtiğim zaman kendimi iyi hissetmememin sebebi kahve içmem, kahve içmediğim zaman da kahve içmememdi. insanlar için de aynı şey geçerli. bütün dünyevi hayatımız bir tür hastalık. eğer biri bunun neden böyle olduğunu merak ederse, ona önce hayatını nasıl düzenlediği sorulur. cevap verdiğinde de şöyle denir: işte, sebebi bu. başka birine sorarsa aynı süreç tekrarlanır. bir sonraki sefer öncekinden tamamıyla farklı bir cevap verirse, kendisine aynı şey söylenir yine: işte, iyi hissetmemenin sebebi bu. uzman ise oradan yüzünde gururlu bir bakışla, her şeyi açıklamış bir adamın havasıyla ayrılır, ta ki köşeyi dönüp gözden kaybolana kadar; o zaman kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırıp sıvışır. şahsen biri bana on gümüş verse bile varoluş bilmecesini açıklamayı kendime vazife edinmem. neden edineyim? eğer hayat bir bilmeceyse, o halde bilmeceyi kim sorduysa nihayetinde cevabı da verecektir elbette." #kierkegaard

#psikoterapi de böyle. terapist olarak elbette teoriyle birlikte kafamızda anlatılanlara dair şeyler oluşur, durumu sezeriz ve ona uygun sorular sormaya başlarız. bazen de yorum yaparız ancak yorumdan ziyade soru sorarak kişinin kendisinin bulmasını isteriz, kendi kendine o bağlantıyı kurmasını, yorum yapmasını bekleriz. biz sadece doğru sorularla orada varızdır; sezdiğimiz ve teorik olarak tahmin ettiğimiz sancının idrak edilmesi için.

çünkü varoluş bilmecesinin cevabını o koltuğa oturan ve "benim neyim var" diyen kişinin kendisi verebilir ancak ve biz teorik olarak bildiğimiz şeyin deneyimsel bir biçimde nasıl yaşandığına dair sorular sorarak bu bilmecenin cevabına eşlik ederiz.