bazen öldürülmeyi göze alırız, yaşayabilmek için;
bazen arzularımızı öldürürüz, küçük kendimizi sevdirebilmek için…
bazen sadece sevilmekle meşgul oluruz, yalnızca arzulanabilir olmak canlı hissettirdiği için…
ve bazen başkasının varlığında eririz, artık arzulanmamak için… 20/03/2022
…
bazılarımız için yaşam ancak ‘’ölmekten’’ geçiyor. ödipal dönemde, kadınlık ve erkekliğin adımlarının atıldığı, cinsiyetlerarası farklılığın ilk öğrenildiği dönemden kalan ‘’arzulanabilir miyim?’’ hissi, babamızın ve annemizin arzusuna verilen tepki, ya da travma, belki bir cinsel istismar…
kimimiz için arzulanabilir bir kadın ya da erkek olmak öldürücüdür. çünkü arzulandığımızda pis hissedebilir, yok olacağımızı düşünebilir, anne ve babamızın bilinçdışında rakibi oluyor olmak zor gelebilir…
dolayısıyla istendiğimizi görmek, ölmeyi tercih ettirebilir, kendimizi ilişkiden fersah fersah kaçarken buldurabilir.
burada ölüm fiziksel bir ölüm değil elbette, buradaki ölüm tezahürü; deneyimden kaçmak, "ölü gibi" yaşamak...
kimimiz için bazen yaşamın ilk dönemlerindeki o küçük çocuğu sevdirebilme gayesi tüm arzularımızı öldürür ve cinsellikten, cinsiyetten sıyrılmış gibi yaşarken buluruz kendimizi, zira ancak sadece o zaman sevilebilirizdir ve bu oldukça zararsızdır çünkü çocuk olursak arzulanmayız…
bazen sevilebilir olmakla çok meşgul oluruz, çünkü ancak sadece o zaman canlı biri gibi hissederiz ve bazen arzulanmak için hiç olmayacak kişileri seçeriz, aslında arzulanmamak için…
kimimiz için kadın ya da erkek olmak korkutucu gelir çünkü öyle olmanın kötü bir şey olduğunu edinmişizdir.
bazen diğerlerinin varlığında nesne haline getiririz kendimizi, onda erir gider, yok ederiz, çünkü canlı bir özne olmanın arzulanabilir olmaya mahal açtığı için...
ve bazen bir istismar sonucunda; cinselliğin ve saldırganlığın aynı olaylarda birleştiğini, ‘’arzulanırsam ölürüm, zarar görürümü’’ deneyimlediğimiz için…
ve ölü gibi yaşam da böylece başlar…
görsel: anatol knotek-barbara picci