Skip to content

Anne karnı ve kaygı

bizler henüz anne karnında yaşarken kaygı nedir biliyorduk. henüz annemizin içindeyken, o kaygılandığında onu anlayabiliyorduk, çünkü annemizin kaygı anında verdiği tepkiyi "içindeyken" duyuyorduk; annemizin kalp atışını, değişen kokusunu, kanının akışını, terlemesini... ve o anın endişe verici ve ağlanması gereken anlar olduğunu öğrendik... öğrendik ki kendimizi (henüz ve birkaç ay ayrılamadığımız annemizi) koruyalım, yaşamımızı o an yapabildiğimiz tek şey ağlamak ile savunalım.

ve doğduk... hala anneden ayrı olduğumuzu bilmiyoruz. anne ve biz bir bütünüz ve bir süre de bu böyle geçecek. görebildiğimiz en uzak mesafe, annemizi emerken memesi ile gözleri arasındaki yer olacak. kendimizi ve annemizi bir bütün olarak algılayacağız.

annemiz önce yatağımızı sonra da odamızı ayırmak isteyecek, bu onda da fark etmese de yoğun kaygı oluşturacak, okula başladığımızda oluşturacağı gibi ve kısır döngümüz de burada başlayacak. anlamaz sandığı çocuğu, onu ondan iyi tanıyacak... 9 ay içindeyken şahit olduğu kalp atışlarını, emerken tekrar duyacak, bakacak ki bir absürtlük var, normalden farklı atıyor kalbi, kokusu değişiyor, kan akışını hissediyor, terliyor... bakacak ki annede (kendinde) olmaması gereken tehlikeli, belirsiz, endişeli bir şey var. hal böyle olunca o da kaygılanacak... zaten anne ile bütün değil mi? artık bütün değilse bile kaygılanan annesi değil mi; bakım vereni, yaşamının devamı için muhtaç olduğu kişi... haliyle kendini korumak için o da tek dile gelme biçimini kullanacak; avaz avaz ağlayacak.

anne çocuğun odağını da değiştirse, davranışa yönelik eylemler de yapsa kendisi kaygılı kaldığı için çocuk da kaygılı olacak... zaten kaygının da bir nesnesi yok, yok edebilmek için bir davranışa dökemeyecek... sadece annenin kaygısı azaldığı sürece bebek de sakinleyecek... anne sakinleştikçe bebek ağlamayı kesecek...

bir süre sonra hiçbirisi bebek için yetmeyecek ve konuşmayı öğrenecek: yaşamak için. kaygısını kendisi duyurabilmek için "dile" gelecek...

kaygının gizini açmak bu nedenle önemli... duyguyu konuşmak, davranıştan ziyade o sancıya odaklanmak; en eski ve tanıdık olana bakmak...