Skip to content

Ait olduğumuz toprak neresi?

‘’mesele, insanın gerçekten ait olduğu toprakta büyümesidir; ama oranın neresi olduğunu bilmek her zaman kolay olmayabilir. bu açıdan şanslı bazı insanlar vardır; bunlar belli bir yöne eğilimlidir ve bu yön onlara bir kez gösterildi mi dosdoğru o yönde yola koyulur ve belki de tamamıyla farklı bir yol tutturmaları gerekiyor olabileceği ihtimaliyle canlarını hiç sıkmazlar. bir de ötekiler vardır, gelişimleri bütünüyle yakın çevreleri tarafından belirlendiği için gerçekte neyi hedeflemeleri gerektiğini asla anlamazlar.’’ #kierkegaard

yerin, yurdun, ait olduğun toprak bazen bilinmez… hayat boyu aranır ait hissedilecek toprak ancak bulunmaz. bulunduğunda da ilk fırsatta gözden çıkarılacağı düşünülür; reddedileceğine, kusulacağına, zararlı bir ot gibi söküleceğine inanılır… 

bazen bulunduğunda, kabul gördüğüne işaret edilen, aitliğin belirli kılındığı, açılan her kucak, itilme olarak düşünülür… bulunan toprağın açtığı sonsuz kabulden korkulur ve bu reddedilir; zira başkasının toprağında ölmek can sıkıcıdır. böylece itildiğini kabul etmek, kabul edildiğini kabul etmekten daha kolay gelir; zira o başkasının toprağıdır ve insan öncelikle kendi toprağına ait kılınmalıdır

bazen de o yol doğru gibi ilerler, tüm taşlar temizlenmiştir artık ve gidilen hedef bellidir. toprağın kokusu, yaratılılırken bedenine, tenine sinen kokuyu anımsatır... kokunun tanışıklığı iter bu kez

bir döngü vardır; kabul ve red, yaşam ve ölüm...

ve can sıkılır

kültür akla gelir, dilde öyle anlamlandırılmıştır; toprak anadır, topraktan gelmişizdir ve toprak kendi içimizdir ama sanki arzu ketlenmiştir. içeride ulaşılmayı bekleyen gizli kalmış onlarca duygu, her temas girişiminde topraktan geri çıkar, biter (yeşerir)… oysa biz duygumuz bitti(tükendi), arzumuz öldü sanarız.

bu, başka bir duygunun ekilmesidir ve "can" sıkıntısı, "can" suyu gibidir, iyidir. toprağın kokusunu, varoluşumuzun kokusunu hissedebilmek için can sıkıntısına ihtiyaç vardır ve o bitti diye dile getirdiğimiz, yeşermeye başlar. büyüdükçe toprağı ait kılar. alan da toprak da genişler.

canı sıkılanların toprağı böylece büyür, arzusu büyür…

varoluş mücadelesi böyle sürer; ta ki ait olunan toprak tamamen içine geri alana dek...