Varolmak Cesareti

Öğrenilmemiş çare

Written by Setenay İzci | 17 Ağustos 2025



hayıflanır dururum olduğum yere.
kızarım ilişkilerime
şanssızlığıma ağlarım
kör talihim kara bahtım

eh benim kaderim de böyle.

ne yaparsam yapayım olmuyor, kendini gerçekleştiren kehanet diyorlar, kulağa güzel geliyor kabul ediyorum, doğduğun yer kaderindir diyorlar, kulağa güzel geliyor kabul ediyorum, yazgı diyorlar, kültür diyorlar, kolektif bilinçaltı diyorlar, öğrenilmiş çaresizlik diyorlar…

kulağa güzel geliyor, kabul ediyorum hepsini, evet evet aradığım galiba bu!

ne kadar da tutunuyorum bu düşüncelere, sınırları belli bir alana… özgürlük ve sonsuzluğu arzularken hem de!

öyle bir yapışıyorum ki yokluğu beni kahrediyor, öğrenilmiş çaresizlik o kadar konforlu ki aslında çarem oluyor. öğrenmediğim, dışarıdan görmediğim, elle tutamadığım, gözle göremediğim ancak bilinçdışımda yer edinen bir çare. nasıl oluştu bilmem, birisi anlattığı için yaptığımı düşünmem, ben çaresizliğe tutunurum, çaresizliğe tutunduğumu bilmeden.

özgürlüğü talep ederken kimsenin kölesi değilim diyerek isyan ederim ama köle adını vermişim bir kere…tam düşecekken tutunduğum tuğlayı kendime rab bellemeyeceğim derim isyankar şekilde ancak rab adı/konumu konmuştur zaten bir kere… rab demeyeceğimi söylerken bile rab olmuştur adı; tutunurum. hayıflanıp dururum ama tutunurum da bırakamam, kimselere veremem. benim öğrenilmemiş çarem de bu. dürter beni ama geri ona dönerim... hayıflandığım ve kurtulmaya çalıştığım şey yaşatır beni…

bir ömür geçer ve ölüm kapıma gelir. bu yüzden de diğer her şey daha güzel... başkasının her şeyi…  başkasının tuğlası/rabbi, özgürlüğü/kölesi… her şey daha güzel; olmadığım her yer, olmadığım her hayat, olmadığım her zihin, olmadığım her mekan, her zaman…

hasetlenir, kıskanırım, kimseye vermeyişim de bundandır… 

ama ne yapayım benim yazgım da böyle.