"
-evet, dinliyorum anneniz?
+sonunda adeta korkmaya başlamıştı ondan. malum ya eski zaman insanları, cahil kadın.
-bu işte eski, yeni yoktur. en iptidai insan ile aramızda hiçbir fark olamaz. şuur hayatı yahut şuuraltı hayatı her yerde birdir." #tanpınar
...
varoluşsal kaygılar entelektüel gibi görünür, üzerine uzun uzun düşünerek sanki buluyoruz, biz yaratıyoruz gibi. hatta bazen arkadaşlardan bunu duyarım; bunun özel bir uğraş olduğunu düşünür, sıkıcı bulurlar. oysa bunlar evrenseldir, tüm insanlar için hepsi tek tek yaşanır. hepimiz fark etmesek hatta inkar da etsek ölüm kaygısı yaşarız, hepimiz yalnızızdır; yalnız doğduk ve yalnız öleceğiz, her deneyimi ne olursa olsun yalnız deneyimleriz ya da hepimiz ilişkiselliğe ihtiyaç duyarız. kaygı, anlam, özgürlük, sorumluluk... hepsi hepimiz için var olur. ve bunları süslü cümlelerle anlatmaya gerek olmaz, bunları camus ile sartre ile anlatmaya da gerek yoktur. hepimiz için yaşanır. zengin, kültürlü, eğitimli, sosyal, modern olmaya da gerek yoktur. hepsi bizim için gerçektir.
annem bir gün bunu cok net yüzüme çarptı. kışlık konserve hazırlarken "yazdan kışı hazırlıyoruz, o günün yaşanacağından eminiz gibi, zaten hiç keyfim yok, eskiden bir şeyler yapardım, şimdi o da kalmadı, ne için yaşıyoruz, niye yaşıyoruz bilmiyorum" dedi. bu entelektüel düzeyden bağımsız çok net bir varoluşsal meseleydi. anlam bulamıyordu, eksik hissediyordu ve bunu kışlık yaparken anlamıştı, bunu konserve üzerinden anlatıyordu, bunu dile getiriyordu... süslü ya da terimsel hiçbir şey yoktu. ama yaşadığı şey hem çok öznel hem de tüm insanlar için ortak, evrenseldi.
bu hepimiz için her zaman böyle, sadece keşfetmek için gözlem yapmak, ifadelere dikkat etmek gerekiyor... yoksa gişe kaygısı çeken bir filmde, belki dalga geçtiğimiz bir şarkıda, ciddiye almadığımızı düşündüğümüz birinde... hepsinde yaşanıyor, sadece bazıları az çok ne yaşadığını biliyor.