Varolmak Cesareti

İçim dışına çıktı

Written by Setenay İzci | 22 Aralık 2024

kustuğumuzda, yolculukta sarsıldığımızda ya da için için ağladığımızda kullandığımız deyim.

peki nedir bu iç?

cehennem başkalarıdır diyor Sartre. Lacan'a göre başkaları da içimizde. nereye gidersek gidelim, ne yaparsak yapalım o cehennemi de götürürüz içimizde. biz seçer, biz yaşarız; içimizdekilerin gücüne göre. elalem de, başkaları da içimizdedir, olabildiğince yer kaplar, bazen bize alan kalmayacak şekilde.

bir olay gelir; bir kayıp, bir ölüm, bir yolculuk... içimiz dışımıza çıkar; bakarız neymiş bu içimizdeki; ne sindirilmemiş, ne kusulmuş, ne akmış... kimin yargısı, hangi başka, hangi arzu, hangi günahmışAOÇ.

Klein bu iç dış meselesini, anne, bebek ve meme ilişkisinde açıklar; önce anne bebeği içinde taşırken, sonra bebek anneyi meme aracılığı ile içine almaya başlar. muhafaza etme sırası bebektedir ve iyi/kötü anneyi böylece taşır. ardından baba girer devreye ve hayır diyen konumuyla, yasasıyla, hadım edişiyle çocuğun içinde olmaya devam eder.

yaşam boyu bu anne babayı içimizde muhafaza etmeye devam ederiz. burada Lacan'ın "imge, simge ve gerçek" kavramlarına bakmak gerekiyor... simgesel olanın yani algılanan babanın katılığı ve zalimliği, klein'a göre suçluluğu ve saldırganlığı bastırma şekli.

bastırılan ve içe alınanın gerçeklikle çok da ilgisi yok, olay içimizdeki anne, baba, tanrı ve arzularıyla ilişkili. elbette tahayyülün de ötesinde şiddetli anne ve baba olabilir ama çoğu nevrotik durumda içe alınan yasak, gerçeğin ötesinde sertlikte. hataya, günaha yer yok, katı, sabit ve yargılayıcı, oldukça suçlayıcı konumda... kendimizi suçlamak ise kontrol edilebilir bir yerde, hatalarımızı ve yapamadıklarımızı düşünmek daha kolay; başka'larının ne istediğiyse bilinmez

bu katılığın olma şekli bebeklikteki sevgi, doyum ve güven bağlarıyla ilişkili. elbette her ebeveynin/bebeğin başarıyla yapabileceği bir evre değil

peki biz bu içimizdekilerle ne yapacağız? esnemek mümkün ama önce o içimizdekilerin dışarı çıkması, kusulana bakılması, ne sindirilmiş, ne öylece kalmış bir anlaşılması gerekiyor. o da ancak yeni yolculuklar, diğerinin varlığı ve işareti ile mümkün; belki kusmak zorunda kalmayana ve kendi arzumuza alan açana dek