Varolmak Cesareti

Hiçliğin içinde konuşmak

Written by Setenay İzci | 16 Ağustos 2025

hiçliğin içinde konuşmak

bazen insanın canı hiçbir şey istemez; ruh, hücrelerine kadar arzusuz kalır. ne sevinç vardır içinde, ne neşe, ne keder, ne hüzün… bunlar bir yaşanmışlığın ardından gelir çünkü; bir arzunun sonucudur, bir eylemin, bir edimin, hatta bir yasın…

bazen de arzulamak bile arzulanmaz. bu, bir şeyleri istememek değildir ya da sanılanın aksine istenilenin olmamasına yönelen öfke, hatta haset bile değildir… arzulamayı arzulamayı arar insan o defa… isteyebilme kudretini… olmasa bile bir şeye bağlanma, tutkulanma, sürüklenme, hatta isyan edebilme isteğini… basitçe heveslenmeyi…

bazen korkunç bir boşluk hisseder insan; öyle ki doldurulmayı bile istemeyen bir boşlukla dolar taşar. atar içine bir şeyleri — bazen aşk, bazen bir seyahat, bazen yemek, bazen kaygı, bazen iş… ama bir an gelir ki, o boşluk bile mevcudiyetin işareti gibi dikilir karşına; arzuyu canlı tutar, koşturur peşinden. varlığın kanıtı gibi durur orada: “at içime elinde ne varsa!”

ve bazen… insan hiçlikle dolar taşar. hiçlik hepsinden farklıdır zira. öncesi ve sonrası yoktur; toz zerresini bile barındırmaz içinde. ölü bile değildir o — çünkü ölüm, bir kaybın işaretidir. varlığın izini taşır, peşinden yası getirir, acıyı getirir, hatta bazen rahatlamayı… ama hiçlik hiçbir şey vadetmez. hiç olmamış gibi, hiç var olmamış gibi süzülür; tüm varolanların arasında…

biz, doğanlar ve nefes alanlar olarak; hiçliğin içinde var olmak zorundayız…
kimi zaman yoklukla, kimi zaman arzuyla…
ama daima onun içinde konuşarak…