‘’canım hiçbir şey istemiyor. ata binmek istemiyor, fazla zorlu bir hareket; yürümek istemiyor, o da fazla yorucu; uzanıp yatmak istemiyor, zira ya yatıp kalacağım, ki bunu canım istemiyor, ya da tekrar ayağa kalkacağım, canım bunu da istemiyor. neticede: canım hiçbir şey istemiyor.’’ #kierkegaard
bir süredir böyle hissediyorum, bir şey üzerine derinlemesine düşünmektense biraz daha sakin bir haldeyim. öyle ki ağır bir film ya da dizi de izlemiyor, işten kalan zamanımın büyük kısmını sitcom izleyerek geçiriyorum. başta bunun bir kaçış olduğunu düşündüm çünkü mutlaka kaygılı ve üzerine uzun uzun düşünecek duygulara ev sahipliği yapmalıydım, evim böyleydi. benim için evde hissetmek de böyle bir şeydi.
pek kaygılı hissetmediğim bir sürecin içindeydim. üzerine düşünemediğim için yazı da yazamıyordum; zira duygularıma önem verir, üzerine düşünür ve yazılar yazardım. bu beni beslerdi. ancak kaygı hissetmediğim bu son birkaç haftada; sanki bomboştum. duygularımdan arınmış bir vaziyetteydim- ki teorik olarak bunun mümkün olmadığını da biliyordum.- bu bende bir sıkıntı var gibi düşünmeme neden oldu, yeterince kaygılı olmadığım için absürt bir duygudurumun içindeydim, evimde yabancı.
yabancı demiştim. beynim ya da bilinçdışım… her neyse bunu yapan, bana ‘’bitkisel hayatta’’ gibi hissettiren bu halden uzaklaşmak için, gereken kaygı nesnelerini aradı durdu, bir an buldu, bir an bulamadı. ama bu ‘’boşluk’’ hissi devam ediyordu. hala yabancı.
hmm… bir sıkıntı vardı. içim sıkılmıyordu... bir şey üzerine uzun uzun düşünemiyordum. canımın sıkılmaması can sıkıcıydı...
tamam, peki, bu yabancıyı tanıyalım o halde diye düşündüm...
galiba huzurdu bu. evet o çok aradığım, özlem duyduğum duygu.
ama canımı sıkacak bir şeyi buldum: kendimi iyi hissetmem bana boş hissettiriyordu. canım, bu bomboş, bitkisel hayat gibi açıkladığım ‘’huzur’’ halinin keyfini çıkarmakta zorlanıyordu.
kaygı ile o kadar ilişkilenmiştim ki; kaygı dışındaki ruh halleri bana duygusuz, ölü gibi hissettiriyordu. sanki beni var eden tek duygu kaygı hali gibi.
ama sanırım bir süre ‘’huzurun rahatsız ediciliği’’ üzerinde durmam gerekiyor.
işte derinleşecek bir konu!
bazı zamanlar döngü böyle…